Azerbaycan’da Bulunan Türk Şehitlikleri

TÜRKİYE-AZERBEYCAN İLİŞKİLERİNDEKİ TARİHSEL BOYUT VE AZERBEYCAN’DA BULUNAN TÜRK ŞEHİTLİKLERİ

(GÖZLEM VE DEĞERLENDİRMELER)[1]

HISTORICAL DIMENSION IN RALATIONSHIP BETWEEN TURKEY AND AZERBAIJAN AND TURKISH MARTYRS IN AZERNBAIJAN

(OBSERVATIONS AND ASSESSMENTS)

Kemal Karademir[2]

Özet

1918 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, durumu kabullenmeyen Rus ve Ermeni askerleri Bakü’ye girerek Azerbaycan vatandaşlarını katletmeye başladı. Azerbaycan halkının kardeş Türk milletinden yardım istemeleri üzerine, Nuri paşa komutasındaki Türk askerleri Gence üzerinden Azerbaycan’a girerek, Azerbaycanlı kardeşlerine yardıma geldi. Gence ile Bakü hattında Rus ve Ermeni askerleri ile girilen çatışmalarda birçok Türk askeri hayatını kaybetti ve şehit olarak bu topraklarda kaldı.

İşte bu geliş ve bu topraklarda kalış, Türkiye ile Azerbaycan arasında var olan tarihsel ilişkiye yeni bir boyut kazandırdı. Bu geliş, kardeş Türk halkının ve askerlerinin Azerbaycan halkının gönlünde unutulmaz bir yer edinmelerine neden oldu. Ayrıca, bu geliş zaman içinde, “bir millet, iki devlet” söyleminin ve anlayışının doğmasına da neden oldu.

Alan ziyaretleri ile bazı gözlem ve değerlendirmeleri de içeren bu çalışmada, iki ülke arasındaki ilişkinin tarihsel boyutu ile bu veciz söylemin doğuşu açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda, Azerbaycan’da bulunan bazı Türk kabirleri (şehitlikler) ile burada yatan şehitler hakkında bilinenler anlatılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, din ve kültür, tarihsel boyut, Türk şehitlikleri, Türk şehitleri, şehitlik, “bir millet, iki devler”.

Abstract

In 1918, due to declaration of independent of Azerbaijan, Russian and Armenian soldiers who could not accept the situation entered into Baku and started to kill the Azerbaijani people. Upon asking of help from Turkey, the Turkish soldiers were leading by Nuri Pasha entered in Azerbaijan via Gence to help their brothers. Fighting with the Russians and Armenia in the line between Gence and Baku, many Turkish soldiers have lost their life and they stayed in this land as a martyr.

Coming and staying like that in this land added the new aspect to the relationship between Turkey and Azerbaijan. The coming like that made a unforgettable place in the hearth of Azerbaijani people for the Turkish people and soldiers. Besides, in the mean time, that coming also caused the birth of the pronunciation of “one nation, two states”.

In this study, which also includes some field visits and observation/assessment, it is being tried to explain of the historical aspect of the relationship between Azerbaijan and Turkey, and the birth of the pronunciation of “one nation, two states”. In this context, it is narrated the knowledge about some Turkish graveyards (martyrdoms) in Azerbaijan. and the Turkish soldiers (martyrs) who are resting there.

Key Words: Relationship between Azerbaijan and Turkey, religion and culture, historical aspect, Turkish martyrdom, Turkish martyrs, martyr, one nation and two states.

Giriş

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de bulunan Türk Şehitliği ve burada yatan Türk askerleri hakkında birçok hikâyeler anlatılmaktadır. Burası Azerbaycan’da bulunan Türkler için adeta bir gurur abidesi olarak görülmektedir. Ne zaman Türkiye’den bir misafir ya da bir resmi heyet gelse, ilk ziyaret yerleri burası olmaktadır. Hatta, Azerbaycanlı bir dostunuzu/arkadaşınızı ziyarete gelseniz, onun da sizi götüreceği ilk ziyaret yeri yine burası, yani Milli Meclisin karşısında, Bakü’ye kısmen hakim bir tepede bulunan Türk şehitliği olacaktır. Burası, Azeri halkı ile Türk halkının en kolay buluşabileceği ortak bir nokta olarak kabul edilmektedir. Yine burası adeta, “bir millet, iki devlet“ söyleminin somut bir sembolü olarak görülmektedir.

Bütün bunları gördükten sonra, kendi öz vatanlarından yüzlerce kilometre uzaklıkta bulunan bu topraklarda yatan bu şehitlerimiz hakkında daha fazla bilgi toplamak ve bunu bir çalışma haline getirmek istedim.

Bu çalışmada, öncelikle Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine tarihsel olarak, genel bir bakış yapılmakta, devamında ise, bu anlayışı ve söylemi haklı çıkarmak istercesine, Azerbaycanlı kardeşlerini Rus ve Ermeni katliamından kurtarmak üzere yardıma gelen Türk askerinin bu topraklara gelişi anlatılmaktadır. Daha sonrada, askerlerimizin ülkeye ilk girdikleri yer olan Gence şehri ile en son geldikleri yer olan Bakü şehri arasındaki hat üzerinde, farklı yerlerde bulunan şehit mezarlarıyla ilgili gözlemler yapılmakta ve buralarda yatmakta olan şehitlerimiz hakkında, o bölge halkından dinlenilen hikayeler aktarılmaktadır.

Azerbaycan-Türkiye İlişkilerine Tarihsel Bir Genel Bakış
Türkiye ile Azerbaycan ortak köke ve geçmişe sahip iki devlettir. Bu açıdan bakıldığında, ilişkilerin çok eskilere dayanması ve sürekli olması gerekirken, Azerbaycan’ın uzun yıllar Rus hâkimiyeti altında kalması nedeniyle, bu ilişkiler uzun süre resmiyet kazanamamıştır. Ancak bununla birlikte, iki devlet arasındaki ilişkilerin, sınırlı ve yasaklı da olsa, halklar arasında karşılıklı gönül bağları şeklinde devam ettiği de bilinmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı esnasında, Azerbaycan’ın da dâhil olduğu Güney Kafkasya topraklarının Rus hegemonyasından kurtulmasında önemli rol oynamıştır. Bu bağlamda, Azerbaycan-Türkiye arasındaki askeri ve siyasi ilişkileri inceleyen Kasımov, 1918 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilan edilmesi ve gerçekleştirilmesini, Türkiye’nin Kafkasya politikasının bir sonucu olarak görmektedir.[3]

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki askeri ve siyasi ilişkiler ilk defa, Azerbaycan’ın 28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesinden sonra tekrar başlamış ve Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun bağımsızlık ilanını takiben Azerbaycan’a gelmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Ancak bu ordu, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması uyarınca geri çekilmek zorunda kalmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra ilişkiler yeni bir boyut daha kazanmıştır. Bu dönemde Memduh Şevket Esendal 1920 yılında TBMM Temsilcisi olarak Bakü’ye atanmıştır. Esendal’ın İtimatnamesi 15 Haziran 1920 tarihinde TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından imzalanmıştır. Aynı şekilde Azerbaycan Hükümeti de 1921 Eylülünde İbrahim Abilov’u Ankara’ya Temsilci olarak atamıştır. Abilov Güven Mektubunu TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya 14 Ekim 1921’de sunmuştur. Mustafa Kemal Paşa bu törende yaptığı konuşmada, “Azeri Türklerinin dertleri kendi dertlerimiz ve sevinçleri kendi sevinçlerimiz olduğu için onların muratlarına nail olmaları, hür ve müstakil olarak yaşamaları bizi pek ziyade sevindirir.” demiştir. 18 Ekim 1921 tarihinde Azerbaycan’ın Ankara Temsilciliğinin açılışında da Azerbaycan bayrağı göndere bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından çekilmiştir. Bununla birlikte, Azerbaycan’da yaşanan gelişmeler yüzünden Ankara’daki Temsilcilik 1923, Bakü’deki Temsilcilik ise 1926 yılında kapanmıştır.[4]

Ancak, Azerbaycan’ın, 30 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesiyle, kesintiye uğrayan ilişkiler tekrar başlamış ve Türkiye, Azerbaycan Cumhuriyeti’ni 9 Kasım 1991’de tanıyan ilk devlet olmuştur. Devam eden süreçte, Azerbaycan lideri Haydar Aliyev’in “, bir millet, iki devlet” özdeyişiyle iki ülke arasındaki yakınlaşma zirveye ulaşmıştır. Bu söylem daha sonra, gerek Azerbaycan, gerekse Türkiye tarafından, devlet düzeyinde ve halk arasında sıkça dile getirilmiştir. Örneğin, Azerbaycan’da görev yapan Türk Büyükelçisi, Bakü Büyükelçiliği’nin resmi web sitesindeki mesajında, bu konuya şu şekilde değinmektedir; “Azerbaycan’la Türkiye’nin kökleri derin bir tarihi birikime dayanan çok güçlü ve sağlam ilişkileri bulunmaktadır. Bu ilişkilerin doğası Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbaycan’ın kederi, bizim kederimizdir, sevinci bizim sevincimizdir” ve Azerbaycan’ın Umummilli lideri Haydar Aliyev’in “Bir millet, iki devlet” özdeyişleri ile veciz bir şekilde özetledikleri doğrultuda şekillenmektedir”.[5]

Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakanlığı’nın resmi web sitesinde, iki ülke arasındaki siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik ilişkiler özetle anlatılmaktadır;

“Azerbaycan’la 14 Ocak 1992’de imzalanan Protokolle diplomatik ilişki kurulmuş ve Başkonsolosluk olarak görev yapmakta olan Temsilciliğimiz Büyükelçilik düzeyine yükseltilmiştir. Halihazırda, Azerbaycan’da Bakü Büyükelçiliğimiz ile Nahçıvan ve Gence Başkonsolosluklarımız faaliyet göstermekte olup, Azerbaycan’ın ise Ankara’da Büyükelçiliğinin yanı sıra İstanbul ve Kars’ta Başkonsolosluğu bulunmaktadır.

İki dost ve kardeş ülke arasında siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik ilişkiler çok iyi düzeyde seyretmektedir. Bu bağlamda, Sayın Cumhurbaşkanımızın 16-17 Ağustos 2010 tarihlerinde Azerbaycan’a gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle iki ülke arasında “Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” sonuçlandırılmış, 15-16 Eylül 2010 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirvesi marjında Sayın Başbakanımız ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından iki ülke arasında “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulmasına dair Ortak Açıklama” imzalanmıştır. Söz konusu belgeler ikili ilişkilerimizin derinleşerek gelişmesinin hukuki zeminini daha da sağlamlaştırmıştır.

Türkiye, Azerbaycan’ın en önemli dış politika sorunu olan Yukarı Karabağ ihtilafına biran önce uluslararası hukuk çerçevesinde barışçı, adil ve kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla AGİT çerçevesinde faaliyet gösteren Minsk Grubu’nun çalışmalarına aktif olarak katılmakta, Azerbaycan topraklarının işgali dolayısıyla 1993 yılından bu yana Ermenistan sınırını kapalı tutmaktadır. Türkiye, AGİT Minsk sürecini ihtilafa çözüm bulunabilecek uygun platform olarak görmeye devam etmekte, ayrıca barış sürecinde mevcut tıkanıklığın aşılabilmesi için yaratıcı açılımlara gerek bulunduğu görüşünü savunmaktadır”.[6]

Türk Askerinin Azerbaycan’a Gelişi

Azerbaycan’ın 28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesi üzerine, Rus ve Ermeni askerlerinden oluşan Rus ordusu, Bakü başta olmak üzere birçok şehirde katliamlara başlamıştır. Bu günleri anlatan Azerbaycanlı tarihçiler, özellikle Bakü’de gerçekleştirilen katliamları ve olayları, o zamanki Rusya’nın başka hiçbir bölgesi ile mukayese edilemez olarak değerlendirmektedirler[7].

18 Mart 1918 Bakü katliamından sonra Azerbaycan’ın her yerinde terörü giderek artıran Ermenilere karşı halkı korunmasız olan Azerbaycan Hükümeti, 4 Haziran 1918’de imzalanan Dostluk ve Askeri İşbirliği Anlaşmasına dayanarak Milli Şura Reisi Mehmet Emin Resulzade vasıtasıyla, Osmanlı Devleti’nden askeri yardım talep etmiştir[8].

Bu davet üzerine, Nuri Paşa komutasındaki Türk askerleri, Gence üzerinden ülkeye girerek, Azerbaycan halkının yardımına gelmişlerdir. Türk askerlerinin bu şekilde Azerbaycan’a gelerek, Rus ve Ermeni birlikleriyle savaşmaları ve çok şiddetli geçen çatışmalarda şehit düşen 1130 Türk askerinin bu topraklarda kalmaları, Azerbaycan-Türkiye arasındaki köklü ilişki ve halklar arasındaki duygusal yakınlaşmanın göstergesi olarak gösterilmektedir.

Erdal Karaman “Azerbaycan’da Bir Türk Mezarı“ isimli makalesinde[9] Türk askerinin, 1918 yılında Ruslar ve Ermeniler tarafından işgal edilen Azerbaycan’da zor durumda kalan Azeri kardeşlerinin yardımına gelişini ve bu topraklarda yaşanan hadiseleri şu şekilde anlatmaktadır;

“Osmanlı Devleti, l. Dünya savaşında dört yıl boyunca, yedi cephede dönemin en güçlü devletleriyle savaşmak zorunda kalır. Ülkenin her bölgesinde bir cephe açılmışken, o tarihte, Azerbaycan’ın durumu farklı değildir. Azerbaycan’ın; ilmî, iktisadî ve askeri bakımından ilerlemesi kasten engellenir. 1918 yılında Azerbaycan işgal edilir. Azerbaycan’ın birçok şehri ele geçirilir. Düşman işgalciler Şaumyan’ın idare ettiği hareket, tümüyle halka yönelmiştir. Bakü’de, Türklere karşı 18 Mart-1 Nisan 1918 tarihleri arasında korkunç boyutlara ulaşan katliam gerçekleştirirler. Bu katliamda 12.000 Azerbaycan Türkü şehit edilir. Baskı ve vahşetlerinden kurtulmak için Bakü’deki halkın yarısı şehri terk etmek zorunda kalır. İstanbul’a, Azerbaycan’ın çok zor durumda olduğuna dair haberler gelmeye başlar. Azerbaycan’ın durumu, çabuk hareket ettirmeyi gerektirir. Enver Paşa, üvey kardeşi Nuri Paşa’yı Kafkas İslam Ordusunu kurmak amacıyla Azerbaycan’a gönderir. Düşmanların yapmış oldukları vahşet akıl almaz hal almıştır. Halk çok zor günler geçirir. Onlar için tek ümit kaynağı Anadolu Türkleridir. Türk ordusu Azerbaycan’a geldiğinde halk yollara dökülür, orduyu coşkuyla karşılar. Gence’ye, 25 Mayıs 1918’de gelen Nuri Paşa, burada çalışmalarına başlar. Ordu hazırlıklarını tamamladıktan sonra Nuri Paşa komutasındaki birlikler, işgalcilerin eline geçen Salyan’ı, Ağsu’yu, Kürdemir’i, Şamahı’yı alır. Bakü hâlâ işgalcilerin elindedir. Bakü’ye hücum eden Türk ordusunun ilk harekâtından kesin sonuç alınamaz. Zor durumda olan halk bu durumdan rahatsız olur. İşgal altında bulunan Bakü’de işkenceler had safhaya ulaşmıştır…”.

Çalışmasının devamında Karaman, Türk askerinin Bakü’ye ulaşmasını ve Azerbaycan’ın başkentinin işgalden kurtulmasını anlatmaya devam etmektedir;

Bununla birlikte birinci Bakü hücumundan sonra halk, ordunun daha hızlı hareket etmesi için Nuri Paşa’ya, Bakü’deki durumun vehametini anlatan bir mektup gönderir. Bu mektupta: “Ey Türk Askeri! Eğer sen Bakü’yü alamazsan, Bakü’de, senin için hazırlanan sofralar konaksız kalacak, senin için kesilen kurbanlar düşmana kalacak. Eğer sen bu şehri alamazsan, müslüman gelinlerin duvaklarını düşman yırtacak, senin muzaffer olman için kalkan elleri zalimler kesecek.” şeklinde halkın durumu anlatılır. İkinci Bakü hücumunda, düşman birlikleri Türk ordusunun, hücumlarıyla etkisiz hale getirilir. Düşman bozguna uğratılır. Şehir, işgalcilerin elinden alınır. Halk, Nuri ve Halil Paşaları kurtarıcı sıfatıyla karşılar. Onların sayesinde Azerbaycan’ın başkenti istiklaline kavuşur. Azerbaycan halkı, kurtuluş gününün Kurban bayramına denk gelmesiyle çifte bayram sevinci yaşar”.

Azerbaycan’da Bulunan Türk/Şehit Mezarları

Türk ordusu Azerbaycan’a girdikten sonra, ilk toplanma yeri olan Gence şehrinden başlayıp Bakü’ye kadar uzanan hat üzerinde, kendilerinin işgal altındaki Bakü’ye doğru ilerleyişlerini durdurmak isteyen Rus ve Ermeni birlikleriyle girdikleri çatışmalarda birçok şehit vermişlerdir. Özellikle Bakü civarında yoğunlaşan savaşlarda yüzlerce şehit verilmiştir. Dolayısıyla, bu hat üzerinde değişik bölgelerde, bölge halkı tarafından Türk kabri/mezarı olarak adlandırılan şehitliklerimiz bulunmaktadır. Ancak, üzülerek söylemek gerekir ki, bölge halkının bu kabirler hakkında çok da fazla bir bilgilerinin olmadığı görülmektedir. Zira bölge halkının anlattıklarına göre, Azerbaycan’ın Rus hâkimiyetinde kaldığı 70 yıllık süre zarfında bu mezarlar ve orada yatan şehitlerimiz hakkında kendilerine, özellikle bilgi verilmemiş, hatta resmi mekânlarda bunlar hakkında konuşmak yasaklanmıştı. O dönemde resmi olarak bildikleri tek şey, bu mezarlar Türklere aitti, hepsi o kadar. Ancak bununla birlikte, evlerde gizliden gizliye burada yatan zatların, 1918 yılında kendilerini Rus ve ermeni işgalinden kurtarmak için yardıma gelen kahraman Türk askerleri olduğu konuşulmaktaydı.

Ancak Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından, bölge halkının da yardım ve destekleri ile ülkede bulunan Türk şehitlerine ait mezarlar tespit edilerek, Azerbaycan devletinin de katkılarıyla Türk Büyükelçiliği tarafından koruma altına alınarak birer şehitlik haline dönüştürülmüştür. Ayrıca, çatışmaların en yoğun olarak yaşandığı Bakü şehrinde, Azerbaycan halkına yardıma gelen Nuri paşa komutasındaki “Türk Kafkas Ordusu”nun, Nisan 1918’de Gence’de başlayan ve Eylül 1918’de Bakü’nün kurtarılmasıyla son bulan çatışmalarda şehit olan toplam 1130 Türk askerinin anısına, 1999 yılında “Türk Şehitler Abidesi” inşa edilmiştir.[10]

15 Eylül 1999tarihinde tamamlanan ve 09 Nisan 2000 tarihinde dönem Türk ve Azerbaycan Cumhurbaşkanları tarafından açılışı yapılan şehitlik kitabesinde şu ifadeler yer almaktadır;

25 Mayıs- 17 Kasım 1918 tarihleri arasında cereyan eden Kafkas Harekâtında Nuri Paşa komutasındaki Türk Kafkas Ordusu, Gence, Göyçay, Aksu, Kürdemir ve Şamahı istikametinde taarruzlarına devamla 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye girerek önce Azerbaycan’ı; müteakiben devam eden muharebeler neticesinde Karabağ ve Dağıstan’ı düşman işgalinden kurtarmıştır.
Bu harekâtta kahraman Mehmetçik, Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda Azerbaycanlı Türk kardeşleri ile omuz omuza savaşmış ve 1130 şehit vermiştir. Onlar Azerbaycan’ın her yerinde birçok isimsiz mezarda ikinci vatanlarında yatmaktadır.
İşte bu anıt, kardeşlik uğrunda canlarını seve-seve feda edip “Ayrılır mı gönül candan, Türkiye Azerbaycan’dan” düsturunu yüreklerimizde perçinleyen, o muhteşem askerlerin, şehit Mehmetçiklerin anısına dikilmiştir.
Bakü Türk Şehitler Abidesi haricinde, Gence-Bakü arasındaki çatışma hattında bulunan, Göyçay, Merdekan, Neftçala, Şamahı ve Şeki’de bu bölgelerde bulunan/tespit edilen toplam 13 Türk Şehidi ile henüz tespit edilemeyen diğer şehitlerimizi temsilen şehitlik abideleri inşa edilmiştir. Ayrıca, tespit edilen Türk mezarları da koruma altına alınarak şehitlik haline dönüştürülmüştür. Bunlar;

Göyçay bölgesinde; Mustafa Çavuş, Hacı Hatemli, Arvan Deresi (isimsiz), Türk Dağı (isimsiz) ve Kadir Efendi şehit mezarları. Merdekan bölgesinde; Fatmayı ve Novhani şehit mezarları. Neftçala bölgesinde isimsiz iki adet (Salyan) şehit mezarları. Şamahı bölgesinde; Şamahı şehitliği ve Arapsalbaş’ta bulunan iki isimsiz şehit mezarları. Şeki bölgesinde ise; Şeki ve Nohurkışlak’ta bulunan isimsiz şehit mezarları.

Diğer tarafta, Nahçıvan’daki Şehitlik ise, 1918-1920 tarihleri arasında, buradaki kardeşlerini Ermeni saldırılarından kurtarmak amacıyla gelen Türk askerlerinin aziz hatıralarına atfen temsili bir anıtmezar olarak inşa edilmiştir. Anıtmezar üzerinde bulunan Şehitlik kitabesinde şu ifadeler bulunmaktadır; “Bu şehitlik; 1918-1920 yılları arasında Nahçıvan’ın Ermeniler tarafından işgal edilmesinin karşısını almak ve Nahçıvan’lı kardeşlerini Ermeni zulmünden kurtarmak için yardıma gelen Türk Ordusundan bu topraklarda şehit olan kahraman Türk askerlerinin aziz hatırasına dikilmiştir”.[11]

Ayrıca, Nahçıvan’ın diğer şehir ve köylerinde (Sederek ve Ordubat şehirleri ile Dırnis, Eylis ve Aza köyleri) bulunan Türk mezarları da koruma altına alınarak şehitlik halinde inşa edilmişlerdir.

Azerbaycan’da Yatan Türk Şehitlerinden Bazıları

Şimdi de, Azerbaycan’ın bağımsızlığından sonra haklarında daha fazla konuşulmaya başlayan ve gerek Azrbaycan hükümeti, gerek Türk hükümetinin girişimleriyle kabirleri daha belirgin hale getirilen (şehitlik olarak düzenlenen) bu kahramanlarımız hakkında yazılanları ve bölge halkından duyduklarımızı/dinlediklerimizi aktarmaya çalışalım.

Binbaşı İzzet Bey

Karaman yukarıda bahsi geçen çalışmasında, Elfayım Eziz’in, “Azadlık Namına” adlı kitabından nakille, ismi bazı kaynaklarda İzzet bazı kaynaklarda da Kadir[12] olarak geçmekte olan bu kahramanımızın, şavaşların yapıldığı yerlerden biri olan Şamahı yakınlarında şehit oluşunu şu şekilde anlatmaktadır; İzzet Bey, Aşot adındaki bir düşmanın ateş etmesi sonucunda yere yığılır. Ağır yaralanan binbaşının yardımına, civarda yaşayan insanlar koşar. Askerimiz yaralandığında orada bulunan Gülsabah adındaki kadın, olaya başından beri şâhid olmaktadır. Başörtüsünü çıkarır, askerin yarasını sarmak ister.

İzzet Bey:

“Bacım kolumu sağlam tut, ben kurşunu çıkarayım” der.

Kurşunu çıkarır. İzzet Bey, Gülsabah’tan cebinde bulunan mendili çıkarmasını ister. Mendili Gülsabah İzzet Bey’e verir. Mendilin içine kurşunu koyduktan sonra,

İzzet Bey: “Artık tamamdır, her şey bitti, yaramı bağlamaya gerek yok. Kanım bu topraklara aksın.” der.

Halsiz şekilde yerde uzanan İzzet Bey, silah sesleriyle kendisine gelir. Türk ordusu gelmiştir. Askerler İzzet Bey’i yaralayan askeri orada çıkan çatışmada vururlar. Ordunun gelmesine İzzet Bey çok sevinir. Karşısında Nuri Paşa’yı görünce heyecanlanır. Nuri Paşa İzzet Bey’in yanına yaklaşır, İzzet Bey’in başını dizlerine kor. Artık İzzet Bey son anlarını yaşamaktadır. Nuri Paşa’ya: “Paşam bir Türk paşasının dizlerinde can vermek benim için büyük bir şereftir.” der.

Nuri Paşa: (onu teselli etmek için) “Sen yaşayacaksın daha çok zafer kazanacaksın” cevabını verir.

Fakat İzzet Bey son anlarını yaşadığının farkındadır. Bitkin bir şekilde uzanan binbaşının etrafında herkes diz çöker, Şeyh Muhsin Kur’an okumaya başlar. İzzet Bey vatanından binlerce kilometre uzaklıkta ölüm kalım savaşı veren soydaşlarına yardım etmenin huzurunu yaşadığı anlarda sessiz bir şekilde okunan Kur’an’ı dinler. Orada bulunan insanların bu tablo karşısında duygularına hakim olamayıp gözyaşlarını tutamadıkları görülür. İzzet Bey, bir ara doğrulur yanındakilerden haklarını helal etmelerini ister. Cebindeki mendili zorla çıkarıp Nuri Paşa’ya:

-Paşam! Babam, Anadolu’da topraklarımızı korumak için vuruşurken ağır yaralanmış. Vücuduna isabet eden kurşunu güç bela çıkardıktan sonra, yanında bulunan silah arkadaşlarına, “Bu kurşunu oğluma verin, ben vatanım için kahramanca savaştım, ülkem için canımı vermek üzereyim. Ona söyleyin beni yaralayan şu kurşunu yanında taşısın, bunu iki etsin.” der ve vücudundan çıkan kurşunla ikiz kardeşler gibi duran şehadet nişanlarını göstererek:

“Paşam! Babamın vasiyetini yerine getirdim. Onun söylediği gibi kurşunu iki yaptım. Hâlâ kurşunun üzerindeki kanım kurumadı. Siz de bu kurşunu alın oğluma verin, ona babasının da kahramanca savaştıktan sonra şehit düştüğünü anlatın, bu kurşunları üçe çıkarmasını söyleyin.” der. Son sözlerini söyleyen İzzet Bey vurulduğu yerde dünyaya gözlerini yumar.

Karaman, bu kabirle ilgili yapmış olduğu yapmış olduğu çalışmasını şu sözleriyle bitirmektedir; “…Bu sessiz kabir, adeta yoldan gelip geçen yolculara, o dönemde Azerbaycan’da gerçekleştirilmek istenilen menfur düşünceyi sessiz haliyle anlatmaktadır. Ciltlerce kitabın ve binlerce hatibin yapamayacağı tesiri yakınından geçenlerin kulağına sanki fısıldarken, tarihî vazifesini yapmış olmanın huzuruyla yoldan gelip geçenleri selâmlamaktadır”.

Bölge halkının anlattıklarına göre; İzzet Bey yaralandığında kendisini Şamahı’ya götürmek isterler, fakat o buna razı olmaz ve orada defnedilmesini ister. Bunun üzerine, Şamahı yakınlarındaki Acıdere mevkine defnedilir. O günden itibaren bu kabrin adı “Türk mezarı” olarak söylenir. Daha sonra bu kabir işgalciler tarafından birkaç kez kaldırılmak istenir. Ancak bölge halkının ısrarlı karşı çıkmaları sonucu bunda başarılı olunamaz. Kabir zaman içersinde çeşitli tahribata uğrasa da halk tarafından tamir edilir. Kabrin taşı ilk defa Şamahı kasabası kaymakamı tarafından diktirilir. Bu hayırsever vatandaş daha sonra, 1928’de öldürülür.

Bölgeyi çok iyi bilen polis müdürü Siyavuş beyin anlattıklarına göre, uzun süre sahipsiz kalan kabre halkın ilgisi devam etmiş, etrafı Şamahı’lı, bir şoför düzeltmiş ve demirle çevrilmiştir. Daha sonra tamir edilen ve Türk bayrağı konulan ve halk tarafından sürekli ziyaret edilen mezar, adeta kutsal bir mekân haline gelir.[13]

Mezar ziyaretine gidildiğinde, mezar taşında şu mısraların yazılı olduğu görülür;

Bir Türk kahramanındır bu mezar,

Gör nasıl yer ile yeksan eyleyipdir hakzar,

Kafkas İslam yolunda eyleyip zinhar canın

Erseyi harp içre bir aslanındır bu mezar

Ayrıca, Ünlü Azerbaycan şairi Bahtiyar Vahabzade “Tenha mezar” şiirinden bir kaç mısrayı yaptırmış olduğu levhayla birlikte yolcuların gelip geçtiklerinde görebilecekleri bir yere astırmıştır[14]. Vahabzade söz konusu şiirinde;

Yolun kenarında tenha bir mezar

Üstünde ne adı var ne soyadı.

Ey yolcu, arabanı eyle bu yerde

Soruş kimdir yatan tenha yerinde

O bir Türk zabiti kahraman, metin

Doğma kardeşine yardıma geldi.

Kırgına tutulan milletimizin

Haklı savaşına yardıma geldi… şeklinde devam eden mısralarıyla, yoldan geçen yolculara seslenerek, durup bu mezara bakmalarını ve burada yatan isimsiz Türk kahramanın kendilerine yardım için geldiğine ve buralarda kaldığına dikkat çekmektedir.

Bugün halen, Şamahı üzerinden Bakü’ye giden yolculardan birçoğu, Şehitlik anıtının önüne geldiklerinde araçlarını durdurup, burada yatmakta olan Türk şehidine dua okuyup yollarına öyle devam etmektedirler. Hatta yanlarında çocukları varsa, onlara da burada yatan şehidimizin hikâyesini anlatmaktadırlar.[15]

Mustafa Çavuş

Mustafa Çavuş şehit mezarı Ismayıllı Rayonu Mollaisalı köyü yolunun doğusunda, yola 90 km. mesafededir. Şehit mezarı önceden demir korkuluklar ile çevrilmiş ve mezar taşı dikilmiştir. Bakımsız olarak bulunmasına rağmen köylülerce korunmuştur. Köy yolu yapımında kaldırılarak üzerinden yol geçirilmek istenmiş ancak köylüler müsaade etmemişlerdir. Mustafa Çavuş Şehit Mezarı ile ilgili çalışmalar 13 Eylül 2002’de tamamlanmıştır.[16]

Mustafa çavuş hakkında da bölge halkının maalesef çok fazla bilgilerinin olmadığı görülmüştür. Bölge halkı, burayı uzun zamanlar sadece, Türk mezarı olarak bildiklerini, aile içindeki yaşlı insanlardan burada bir Türk askerinin bulunduğunu, kendilerini kurtarmak için Nuri Paşa’nın ordusu ile buralara geldiğini duyduklarını ancak, Rusya yönetimi altında yaşadıkları dönemde, buraya Türk mezarı dahi demekten korktuklarını ifade etmişlerdir. Şehit mezarının bulunduğu yere yakın olan Göyçay doğumlu Polis Müdürü Siyavuş Muradov, savaş yıllarını yaşamış olan babaannesinden duyduklarını şu şekilde anlatmaktadır;

“- Oğlum biz çoluk-çocuk ve köyün erkekleriyle birlikte Ermeniler geliyor diye hep beraber köyü terk edip Kürdemir istikametine doğru yola çıktık, kağnı arabalarına ne koyabildiysek onları da yanımıza aldık, döşek yorgan ve birkaç da kap-kacak. Yolda Nuri paşanın askerleriyle karşılaştık, bizi durdurdular ve nereye gittiğimizi sordular. Bizde Ermeniler geliyormuş ondan kaçıyoruz dedik. Bunun üzerine, erkeklerimize, bu kadın ve çocuklar gidiyor, tamam da siz neden savaşmıyorsunuz, siz neden gidiyorsunuz dediler. Onlarda silahımız yok nasıl savaşacağız deyince, Türkler yanında getirdikleri silahları bizim erkelerimize dağıttıklar. Bunun üzerine biz orada konakladık, erkelerimizde Türklerle beraber geri dönüp savaştılar. Hatta daha sonra duyduk ki, (Mustafa Çavuş’u kastederek) Ismayıllı yolu üzerindeki harpte bir Türk askeri de şehit olmuş, ancak Ermeniler de kaçmak zorunda kalmışlar bizim köye girememişler. Bizde üç gün sonra tekrar köyümüze geri döndük”.[17]

Kadir Efendi

Şehit Kadir Efendi mezarı, 18 Temmuz 2002 tarihinde Bığır köyü sakinlerinden Hacıbala Şirinoğlu vasıtası ile tespit edilmiştir. Mezar Kürdemir’e kadar olan arazinin en hakim sırtlarındadır. Hemen önünden akan derenin ismi Acıdere’dir. Dağın ismi halk arasında Kadir Efendi dağı olarak adlandırılmıştır.[18]

Bu noktadan bakıldığında, Göyçay’ı da içine alacak şekilde, Kürdemir’e kadar olan düzlük alan gözükmektedir. Stratejik bir noktada bulunan şehitlik mezarının olduğu yerden bakıldığında, yine yeri Bığır köylüleri tarafından tespit edilen Türk Dağı Şehitliği de görülebilmektedir[19].

Gerek Türk dağı şehitliği ve gerekse Kadir Efendi şehitlik mezarı hakkında bölge halkı tarafından birçok kahramanlık hikâyeleri anlatılmaktadır. Bu anlatımlardan bir tanesi şu şekildedir;

“Ermeni orduları, bugün şehit mezarının bulunduğu noktaya bir topçu birliği yerleştirir ve yardıma gelen Türk askerlerinin bu stratejik tepeye çıkmalarına izin vermezler. Ayrıca buradan, Türk askerinin konuşlandığı Bığır köyü ve civarını devamlı top ateşine tutarlar. Kısacası bu noktanın mutlaka düşürülmesi gerekir. Fakat bu noktada bir türlü başarılı olunamaz. Tepeyi kuşatan asker içmek için su bulamazlar. Köylülerden kendilerine su getirmelerini isterler. Akşam saatlerine doğru Kadir Efendi komutanın yanına gelir ve –komutanım, ben bu akşam o tepeye çıkacağım ve o noktayı düşüreceğim, ancak muhtemelen de orada şehit olacağım der. Akşam olduğunda, kadir Efendi gecenin karanlığından yaralanarak tepeye sızar ve oradaki Ermeni topçuları öldürür ve kendisi de orada şehit düşer. Bugün halen köylüler bu mezarı ziyarete giderlerken yanlarına bir miktar su alırlar ve mezarın üzerine dökerler.[20]

Azerbaycan’da bulunan Türk Şehit Mezarları ve şehitlerimiz ile ilgili anlatılan kahramanlık hikâyeleri, burada anlatılanlarla sınırlı değildir. İlgili şahısların ha bulunabilmesi halinde daha onlarca hikâyenin dinlenebileceği açık bir gerçektir.

Türk Şehitlerinin Aziz Hatırasına Karşı Duyulan Minnettarlık Hissi
Azerbaycan’da şehit olan Türk askerlerinin aziz hatıralarına karşı duyulan minnettarlığın ifadesi olarak, Azerbaycanlı yazar ve şairler tarafından birçok yazı ve şiirin kaleme alındığı bilinmektedir. Tofiq (Tevfik) Telmanoğlu bu yazarlardan yalnızca birisidir.

Telmanoğlu, 16 Nisan 2004 tarihli, Şark Dünyası isimli yerel gazete’de yazmış olduğu “Azerbaycan Halkının Xilaskarı (Kurtarıcısı)- Türk Ordusu Oldu ve Olacak” isimli yazısında, Türk askerinin 1918 yılında Azerbaycan halkının yardımına gelişini, Bakü, Göyçay ve Kara Meryem’de yapılan savaşlarda, Türk askerlerinin nasıl kahramanlıklar gösterdiklerini, birçoğunun nasıl şehit olduğunu anlatmaktadır;[21]

“…1918- 7 Haziran’da Türk Devleti’nin 9. Kafkas alayı Qazak’ta karşılandı. Haziran’ın 15’nde Türkiye’nin 5. Birgesinin kuvveleri artık Gence etrafında idiler. Türk askerlerine başcılık (kumandanlık) eden Enver Paşa’nın kardeşi Nuri paşa idi. Temmuz’un 11’nde Türk askerleri kayıpların pahasına gence Ermenilerine silah bıraktırarak, onarlı beyaz bayrak kaldırmaya mecbur etti. Azerbaycan toprağında Türk askerlerinin büyük sayıda şehit verdiği diğer bir dövüş Göyçay-Kara Meryem şose yolu boyunca olmuştur. Kara Meryem etrafındaki dövüşlerde Türk ordusundan 122 nefer şehit oldu, 100 neferden çoğu ise yaralandı.

…1918’nci yılın Mart kırgınından sonra Azerbaycanlılara kömeye (yardıma) gelen Türk askerlerinin hatırasına Azerbaycan’ın muhtelif bölgelerinde abideler koyulmuştur. Bu işte Türk hükümeti de yakından iştirak etmektedir…”

Yine, Bığır köyü halkından olan aynı tarihli gazetede “Milletim Menim (Benim)” isimli şiiri yayınlanan Xanlar Soltan oğlu Memmedov isimli ortaokul öğretmeni de, Azerbaycan halkı tarafından Türk askerlerine karşı duyulan minnettarlığı çok veciz bir şekilde dile getirmektedir;[22]

Milletim Menim

Temiz Müselmandır yer üzünde Türk

Ezeli adetin eylemeyib terk.

Quranı, sünneti yaxşı edir derk,

Hele yanılmayıb milletim menim,

Vardır Türk Xalkına minnetim menim.

Olub kömeyimiz (yardımcımız) daim Türk bizim,

Anımız olmayıb heç vaxt tek bizim.

Düzdür kestiğimiz düz-çörek bizim,

Yaxşılıq itirmez milletim menim,

Soy köküm, mezhebim, ümmetim menim.

Tarihte olursa hansı bir tedbir,

Türk xalqı olubtur bizimle elbir.

Bunu hamı bilir, deyildir bu sirr,

Türkle desteklenib milletim menim,

Soy köküm, mezhebim, ümmetim menim.

Xalqımız teklenib düşende dara,

18-de geldi Türkler Bığıra.

Çoxu şehit oldu döyüşden sonra,

İtirmez bu haqqı milletim menim,

Soy köküm, mezhebim, ümmetim menim.

Allah qatındadır şehidin yeri,

Bığırda uyuyor onlardan biri.

Qedir efendidir diller ezberi,

Borçludur ruhuna milletim menim,

Soy köküm, mezhebim, ümmetim menim.

Qedir efendidir ilk şehidimiz,

Millet qahramanı Türk igidimiz.

Mezarı olubtur bir and yerimiz,

Mezarı mügeddes milletim menim,

Artsın ilden ile (yıldan yıla) şöhretin senin.

Her Türk şehidine yapaq abide,

Yâddan çıxarmayaq onları birde.

Unutub düşmeni, düşmesin derde,

Deyirem bir daha milletim menim,

Soy köküm, mezhebim, ümmetim menim.

Sonuç

Gözlem ve mülakat ağırlıklı olarak yapılan bu çalışmada, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine tarihsel boyutuna genel bir bakış yapılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, Türk askerlerinin, Azerbaycanlı kardeşlerini Rus ve Ermeni katliamından kurtarmak üzere bu topraklara ilk girdikleri yer olan Gence şehri ile en son geldikleri yer olan Bakü şehri arasındaki hat üzerinde, farklı yerlerde bulunan şehit mezarlarıyla ilgili gözlemler yapılmış ve buralarda yatmakta olan şehitlerimiz hakkında, o bölge halkından dinlenilen hikayeler aktarılmaya çalışılmıştır.

Ancak, kendi öz vatanlarından yüzlerce kilometre uzaklıkta bulunan bu topraklara gelerek, burada Rus ve Ermeni askerleriyle savaşıp şehit olan Türk askerinin kahramanlık hikâyeleri bu çalışmada anlatılanlarla sınırlı değildir. Burada anlatılanlar, uzun süre Rus baskısı altında yaşayan Azerbaycan halkının, dedelerinden, annelerinden, büyükannelerinden fısıltı halinde duyabildikleri hikâyelerden sadece bazılarıdır. Bu kadarı bile, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tarihsel boyutunu ve iki halk arasındaki kopmayan gönül bağını anlamak için yeterli olabilmektedir. Ancak, Azerbaycan topraklarında bulunan Türk şehitlikleri ve burada yatan şehitler hakkında daha fazla araştırma ve inceleme yapmanın gerekli olduğu da bir gerçektir. Bu alanda yapılacak her bir çalışmanın, Azerbaycan-Türkiye ilişkilere pozitif katkılar sağlayacağına ve aynı zamanda da, halklar arasındaki var olan gönül bağını daha da kuvvetlendireceğine inanılmaktadır.

Çalışma kapsamında yapılan mülakatlar esnasında anlatılanlar ile Azerbaycan edebiyatının önde gelen yazar ve şairleri tarafından, yukarıda olduğu şekilde satırlara dökülen ve şehitlerin mezar taşlarına kazınan duygular bu inancı daha da kuvvetlendirmektedir.

Kaynakça:

Kasımov, Musa, (Aktaran: Adıgüzel, Hüseyin), 20. Asır Azerbaycan Tarihinde; 1920-1922 Yıllarındaki; Azerbaycan-Türkiye Diplomatik-Siyasi Alâkalar (İkinci Bölüm), Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 124, S. 113-146, Şubat 2000/1-İstanbul

Türkiye Cumhuriyeti, Bakü Büyükelçiliği resmi web sitesi, http://www.baku.emb.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121501 (Erişim tarihi: 21.07.2012)

Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-azerbaycan-siyasi-iliskileri.tr.mfa (Erişim tarihi: 21.07.20012)

Karaman, Erdal, “Azerbaycan’da Bir Türk Mezarı“, Yağmur Dergisi, İstanbul-2007, http://www.yagmurdergisi.com.tr/archives/konu/azerbaycanda-bir-turk-mezari (Erişim tarihi: 21.07.2012)

T.C. Bakü Büyükelçiliği ve Türk Silahlı Kuvvetler Ataşeliği, Azerbaycan’da Bulunan Şehitlikler ve Şehit Mezarları, S. 25-26, Bakü- 2011

Hesenli, Prof. Dr. Cemil, 1918. İin Yazı: Azerbaycan’da Ermeni Terörizmi ve Soykırımı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 110, S. 73-82, Ekim 1997-İstanbul

Ertürk, Dr. Yaşar, Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan ve Dağıstan Harekâtı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 186, S. 89-114, Haziran 2010-İstanbul

A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 109-111

Mülakat, Mingeçevir Emniyet Müdürlüğü’nde görevli, Göyçay doğumlu, Polis Müdürü Siyavuş Muradov ile yapılan görüşme, 18.06.2011, Mingeçevir-Azerbaycan

A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 44

Mülakat, Mingeçevir Emniyet Müdürlüğünde görevli Polis Müdürü, Siyavuş Muradov ile yapılan görüşme, 18.06.201, Mingeçevir- Azerbaycan

A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 55

Mülakat, Köy halkından olan, Polis Müdürü Elman Memedov ve köy muhtarı Raki Hacıyev’in de aralarında bulunduğu, 10 kişilik bir grup ile Bığır köyünde yapılan görüşme, 17.07.201, Bığır Köyü, Göyçay- Azerbaycan,

Telmanoğlu, Tofiq, Şerq Dünyası gazetesi, 16 Aprel (Nisan) 2004, S. 6 Azerbaycan

Memmedov, Xanlar, a.g.g, 16 Aprel (Nisan) 2004, S. 7 Azerbaycan

Gözlem, 17.07.2001, Bığır Köyü arazisi içerisinde bulunan Kadir Efendi Türk Şehitliğini ziyaret.

Gözlem, Şamahı Türk Şehitliği’ni ziyaret, 17.06.2011

Mülakat, Polis Müdürü Adil Abaşov ile yapılan görüşme, 15.07.2011, Mingeçevir-Azerbaycan

[1] Yayınlanmış makale: Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Yıl: 35, Cilt: 102, Sayı:202, Ocak-Şubat 2013, s. 113-128.

[2] Dr. Kemal Karademir, Polis Başmüfettişi, 1.Sınıf Emniyet Müdürü, Kemal.karademir@hotmail.com

[3] Kasımov, Musa, (Aktaran: Adıgüzel, Hüseyin), 20. Asır Azerbaycan Tarihinde; 1920-1922 Yıllarındaki; Azerbaycan-Türkiye Diplomatik-Siyasi Alâkalar (İkinci Bölüm), Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 124, S. 113-146, Şubat 2000/1-İstanbul

[4] Türkiye Cumhuriyeti, Bakü Büyükelçiliği resmi web sitesi, http://www.baku.emb.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121501 (Erişim tarihi: 21.07.2012)

[5] A.g.web site, Bakü Büyükelçiliği, (Erişim tarihi: 21.07.2012)

[6] Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-azerbaycan-siyasi-iliskileri.tr.mfa (Erişim tarihi: 21.07.20012)

[7] Hesenli, Prof. Dr. Cemil, 1918. İin Yazı: Azerbaycan’da Ermeni Terörizmi ve Soykırımı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 110, S. 73-82, Ekim 1997-İstanbul

[8] Ertürk, Dr. Yaşar, Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan ve Dağıstan Harekâtı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı: 186, S. 89-114, Haziran 2010-İstanbul

[9]Erdal Karaman, “Azerbaycan’da Bir Türk Mezarı“, Yağmur Dergisi, 2007- İstanbul http://www.yagmurdergisi.com.tr/archives/konu/azerbaycanda-bir-turk-mezari ( Erişim tarihi: 21.07.2012)

[10] Azerbaycan’da Bulunan Şehitlikler ve Şehit Mezarları, T.C. Bakü Büyükelçiliği ve Türk Silahlı Kuvvetler Ataşeliği, S. 25-26, Bakü- 2011

[11] A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 109-111

[12] T.C. Bakü Büyükelçiliği tarafından hazırlanan kitapta, Şamahı şehitliğinin yanındaki Türk Mezarı isimsiz bir subaya ait olarak belirtilmiştir. Kadir Efendi şehit mezarı olarak, Göyçay bölgesinde, Bığır köyünün üstündeki tepede bulunan Türk mezarı anlatılmaktadır.

[13] Mülakat, Mingeçevir Emniyet Müdürlüğü’nde görevli, Göyçay doğumlu, Polis Müdürü Siyavuş Muradov ile yapılan görüşme, 18.06.2011, Mingeçevir-Azerbaycan

[14] Gözlem, Şamahı Türk Şehitliği’ni ziyaret, 17.06.2011

[15] Mülakat, Polis Müdürü Adil Abaşov ile yapılan görüşme, 15.07.2011, Mingeçevir-Azerbaycan

[16] A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 44

[17] Mülakat, Mingeçevir Emniyet Müdürlüğünde görevli Polis Müdürü, Siyavuş Muradov ile yapılan görüşme, 18.06.201, Mingeçevir- Azerbaycan

[18] A.g.e. Bakü Büyükelçiliği, S. 55

[19] Gözlem, 17.07.2001, Bığır Köyü arazisi içerisinde bulunan Kadir Efendi Türk Şehitliğini ziyaret.

[20] Mülakat, Köy halkından olan, Polis Müdürü Elman Memedov ve köy muhtarı Raki Hacıyev’in de aralarında bulunduğu, 10 kişilik bir grup ile Bığır köyünde yapılan görüşme, 17.07.201, Bığır Köyü, Göyçay- Azerbaycan,

[21] Tofiq Telmanoğlu, Şerq Dünyası gazetesi, 16 Aprel (Nisan) 2004, S. 6 Azerbaycan

[22] Xanlar Soltan oğlu Memmedov, a.g.g, S. 7 Azerbaycan